top of page

GFN #4: Diaspora FC ve Rekabetin Mekân Kaydı

  • Yazarın fotoğrafı: Sahalar İstanbul
    Sahalar İstanbul
  • 21 Eki
  • 5 dakikada okunur

Milli Takımımız Ekim ayını görkemli ilk galibiyetle kapattı, Dünya Kupası’na katılma yolunda güçlü yürüyüşünü sürdürdü. Tarihimizde iki kez katılabildiğimiz bir organizasyonda bulunmak kuşkusuz çok kıymetli ancak grubu lider bitirme ihtimalimizin mucize olduğu değerlendirilirse eğer, iki kez play-off oynadığımız dereceyi tekrar edeceğimizi öngörebiliriz. Çünkü turnuva ilk kez 48 takımla yapılacak ve daha önce iki kez play-off oynadığımız için bu seviyeye dört kez eriştiğimizi varsayabiliriz. Türk futbolunun sert bir düşüşten sonra aşağılarda bir yerlerde stabil olmaya çalıştığı seneleri takiben yaşayacağı Dünya Kupası heyecanı, mutlaka hepimize iyi gelecektir.


Bizim -umarız ki- elde edeceğimiz Dünya Kupası biletine dair yaşadığımız heyecanı ilk kez yaşayanlar da var, zamanla sayıları da artacak. Ürdün, Özbekistan ve Yeşil Burun Adaları son düzlükten önce Kuzey Amerika’ya gitmeyi garantilediler. Diğer yandan ABD, Kanada ve Meksika ev sahibi kontenjanında olunca Concacaf turnuvası küçük ülkelerin mücadelesine döndü, Karayipler’in küçük ada ülkeleri ve tamamı diasporada yetişmiş deniz aşırı sömürgeler potaya girdi. Curaçao ve Surinam ilk kez burada olmanın hayalini kuruyor. Dünya Kupası’nın yeni tertibiyle ortaya çıkan tablo, dünyada futbolun demografik manzarasını ve rekabetin sahnesini açıkça tasvir etti.


ree

“Mesele ‘en iyi’ takımı temsil etmek değil. Mesele, sizi en iyi temsil eden takımı temsil etmek.”


Bahsi geçen Curaçao ve Surinam ülkelerinin müstakil birer vasıflarını saymak güç, zaten her iki takımın da oyuncularının tamamı Hollanda'dan yetişme, kendi ülkesinin topraklarında doğan Surinam'da sadece 2, Curaçao'da yalnızca 1 oyuncu var. Dolayısıyla aslında Dünya Kupası’na bileti yine Hollanda’nın Avrupa anakarasındaki futbol ekosistemi aldı, alıyor. Ayrıca Afrika’dan bilet alan Yeşil Burun Adaları'nın kadrosunda da 6 Hollanda doğumlu oyuncu var ve Milli Takımımız'ın 6-1 kazandığı Bulgaristan maçı ilk 11'inde de 3 Hollanda doğumlu oyuncumuz vardı. Sırf burada bahsi geçen 4 takımda oynayan yaklaşık 50 kadar Hollanda doğumlu oyuncu, Dünya Kupası’nın 48 takıma çıkmasıyla oluşan imkânı neyin doldurduğunu açıklıyor: Diaspora FC


Fransa, İspanya, İngiltere diğer büyük üreticiler. Afrika takımlarında Batı Avrupa’nın ağırlığı giderek artıyor. Son Afrika Kupası’nda kadrolarda yer alan 630 oyuncunun 200’ü Afrika dışında doğmuştu, bir sonraki turnuvada oranın 3’te 1’i aşması bekleniyor. Avrupa’da demografik gerileyiş ve Bosman kuralı ile birlikte daha fazla göçmen futbolcu olurken, temsil düzeylerine ilişkin farklılık milli takımların güç dengelerini bir ölçüde değiştirdi. Nitekim bir yandan üst düzeyde bu tablo oluşurken, U20 Dünya Kupası’nı Fas kazandı. Son 4 turnuvada olduğu gibi yine daha önce bu turnuvayı kazanmayan bir ülke kupaya erişti; ama bu kez turnuvanın Mayıs - Haziran yerine Eylül - Ekim fikstüründe yapılması sonucu etkiledi. Kıdemli, başat üretici ülkeler üst düzey yeteneklerini bu turnuvaya getiremedi ve tıpkı en son Eylül - Ekim fikstürü tercih edildiğinde (2009, Gana) olduğu gibi turnuvayı bir Afrika takımı kazandı.


Gana’nın o takımında sadece Andre Ayew Fransa’da doğmuştu, diğer tüm oyuncular kendi ülkelerinde futbolcu olmuşlardı. Bu açıdan futbol tarihinin önemli sürprizlerinden biridir, ama turnuvanın tıpkı bu yılki gibi sezon içinde yapılmış olması faktörü önemlidir. Hemen ertesi sene 2010’da Gana ilk kez Afrika’da yapılan Dünya Kupası’nda çeyrek final oynadı, ancak diaspora katkısının zaman içerisinde artışıyla esasen geriledi. Afrika’nın futbolla erken tanışan coğrafyalarından biri olmanın avantajıyla 5 kez Afrika Kupası şampiyonu olan Gana, son zaferini 1982’de yaşadı.


Fas için de benzer şeyler söylemek gerekir; onlar da Afrikalılar içinde önde gidiyordu. Sonrasında bir düşüş ve ülke içinde son yıllarda gerçekleştirilen futbol atılımı, güçlenen diaspora katkısına önemli ölçüde destek vermeye başladı. 2022 Dünya Kupası’nda yarı final maçına çıkan 11’de 4 Fas doğumlu oyuncu vardı. U20 Dünya Kupası finalinde Arjantin’e karşı oynayan 11’inde 4’ü Fransa, 1’i Belçika ve 1’i Hollanda doğumlu oyuncular vardı; ancak 5 tanesini Fas futbol ekosistemi kendisi üretti.


Zayıf bir futbol ülkesi için bu sayı doğrudan ilk 11 oyuncusu, daha teknik ifadeyle elit yetenek bağlamında daha da arttığında, bir ülkenin futboldaki başarı düzeyi bu artışla korelasyon gösterir. Magazini, antrenörleri, formasyonları; futbol bir bilgi ve dedikodu çöplüğüne dönüşse de, bazen bir maçta ya da turnuvada sürprizler olsa da sonuç değişmez: En iyisine, en iyilere sahip olan orta vadede daima kazanır. Tamamı ya da tamamına yakını diasporadan kurulu ülkelerin futboldaki yeri doğal olarak zayıftır. Diğer bir ifadeyle diasporanın milli takımlar içerisinde etki alanı genişledikçe, çoğunlukla ikinci ve üçüncü elemeden geçmiş oyuncular düşeceği için kalite zayıflar. Ancak kendi topraklarınızda yetiştirdiğini oyuncular diaspora ile rekabet edebildiğinde, seviye yükselir.


Yine de bu noktada oyuncularımızın bazen Türk ya da Arap olmanın özgün zeminini tercih ettiğini biliyoruz. Hakim Ziyech’in dediği gibi, “Milli takımı seçmek beyinle değil, kalple yapılır. Hollanda'da doğmuş olsam da kendimi her zaman Faslı hissettim. Birçok insan bunu asla anlayamayacak.” Pekala yetiştikleri Avrupa ülkelerinin milli takımlarında yer bulacak oyuncular vardı, bugün de varlar. Kenan Yıldız’ın bu süper yeteneklerin başında geldiğini söyleyebiliriz; anca onun seviye olarak muadili Mesut Özil’in ya da İlkay Gündoğan’ın da vaktiyle Türkiye Milli Takımı’nı tercih etmediklerini hatırda tutmak gerekir. Bu iki süper yeteneğin tercihleri pekala rasyoneldi, onların Almanya için oynadığı ortamda Almanya’nın tercih etmedikleri arasından seçim yapmak zorunda kaldık. Bizim gibi Batı Avrupa ile boy ölçüşmenin sahnesini en başından beri futbol sahası yapmış bir futbol ülkesi için milli takımlarda gurbetçi oyuncuların sayısının makul düzeyin üzerinde olması, mağlubiyeti baştan kabullenmenin eyleme dökülmüş hâli sayılabilir.


Bu noktada 2026 Dünya Kupası’nda kabaca dört kategoriden söz edebiliriz:


0- Futbol kültürünün zayıf olduğu/geç geliştiği kıtalardan gelenler

1- Diaspora üzerine kurulu çeper ülkeler

2- Diaspora destekli futbol ülkeleri

3- Üst düzey üretici futbol ülkeleri


ree

Bizim pozisyonumuz 2 no’lu kategori, son 15 yılda sık sık 1’e yaklaştık. Tarihin dar bir kesitinde, 1980 ile 1995 arasında ise 3 no’lu katregoriye yaklaşmıştık. Bu iddia, bizim tüm fikirlerimizin zeminini teşkil eden İstanbul'da Futbolun Mekânsal Tarihi: Mesireden Halı Sahaya Şehirde Futbolun Mekânı adlı çalışmamızdaki tezlerin bir başka ifadesidir. Bugün önümüzde bir fırsat penceresi var; zira son 5 yılda, ilk 11’de yerli oyuncu oynatma zorunluluğu olan dönemde Anadolu’dan büyük takımlara transfer edilen oyuncular ile diasporadan çıkan süper yeteneklerin bileşimi, üst düzey maç tecrübesi yüksek bir iskeletimiz var. Dünya Kupası’nın 48 takıma çıkması da işimizi kolaylaştırdı, iyi tarafından bakarsak son Gürcistan maçında ilk 11’deki 8 oyuncumuz Türkiye’de yetişmişti. Fakat sonradan oyuna giren 5 oyuncumuzun 4’ü yurt dışında doğmuştu. Fırsat penceresinin yakın zamanda kapanacağını öngörmek zor değil. Gittiler, Dönüyorlar ve Opoku Yağmuru başlıklı yazımızda bu duruma hususen dikkat çekmiştik.


Türkiye’deki diasporanın kullanımı konusunda ise tek gelişme, Halep doğumlu Muhammed Iyyad Kadıoğlu’nun Karagümrük formasıyla Süper Lig’de oynaması oldu. Fazlası büyük sürpriz olur, çünkü zaten futbolumuzun temel sorunu futbola erişimdir. Büyük şehirlerdeki dezavantajlı sosyal gruplar oyunun dışında kaldı. Karagümrük kulübünün, daha doğrusu Karagümrük - Vefa Stadı’nın yerli yerindeki varlığı sayesinde mümkün oldu.


Diğer yandan, ülke içinde yoğun yetenek taraması yapan kulüplerimiz var. Büyük şehirlerin açmazını farkedip çeperdeki oyun imkanlarıyla beceri edinmiş çocuklarımızı kulüplerin bilgi birikimiyle buluşturmak, sınırlı potansiyelin optimizasyonu için çok önemli. Bu durumda ise barınma, okul ve futbol dışı hayata dair imkânlar gerekiyor, umarız bu yöne biraz daha dikkat edilir. Maçları TRT yayınlasın dediğimiz gibi, umarız bu konulara dair de haberler yapılır.


Tekrar tekrar söyleyerek bitirelim: Altyapı, özkaynak, çocukların oyuna erişimi, sahalar yapmak sosyal sorumluluk projesi değildir. Futbolda rekabetin ön koşuludur ve kârlı bir yatırım tavsiyedir. Milli kimliğimize mündemiç futbol heyecanımızda henüz yeterince farkına varamadığımız rekabet kaybının telafisi çocukları oyuna indirerek mümkündür. Toplumsal huzura ve insan olmaya; yani kendimize dair bir gayrettir. Neyin bizi daha iyi ve daha güçlü yapacağına dair bilgimiz eksik, bu sesin bariyerleri aşarak kamuoyunda cılız da olsa duyulması gayretimizin sebebidir.

 
 
 

Yorumlar


Sahalar Istanbul @2020

Datawrapper-logo_edited.png
Tableau_Logo.png
logo-knightlab_edited.png
zew5qloa58nkzp47xncl.png
bottom of page