GFN #1: Vitinha - Joao Neves: Yeniden süper bücürler + Türk futbolunda fizikselliğin geç keşfi
- Sahalar İstanbul

- 10 Tem
- 5 dakikada okunur
Kulüpler Dünya Kupası yarı finalinde PSG’nin Real Madrid’i sürklase ettiği maçın (4-0) ve PSG’nin 5. kupaya yürüyen müthiş sezon performansının muhakkak birçok çarpıcı yanı var. Ancak temelde, atletizmin giderek yükseldiği ve önde baskıların güçlendiği oyunda PSG’nin bir yönü çok baskın: Teknik kalite. Çok uzun zamandır orta sahada Vitinha ve Joao Neves gibi iki oyuncuyla oynayan takım yoktu; belki de herkesin aklına geldiği üzere Xavi ve Iniesta’dan beri. Bu bir değişim ama daha doğru ifadeyle hiç değişmeyen bir olgunun geri dönüşü olarak değerlendirilmesi daha doğru olur.

Malum, fiziksel kalitenin tüm sporlardaki ve futboldaki vurgusu giderek yükseliyor. Detayını meraklısı bulsun; futbolcular giderek daha kalın, daha uzun ve daha hızlılar. Seviye yükseldikçe belli bir fiziksel kalite standardını sağlamak bir zorunluluk. Kontaktlı oyunun kıymeti arttıkça kontaktlarda ayakta kalmak, serbest toplarda hızlı olmak ama dağılmamak, yüksek toplarda üstün olmak ve duran toplar… Belli bir teknik kalite standardını sağlayan oyuncular, fiziksel görüntüleri ile tüm dünyada öne geçiyorlar. Bir dolu açıklama yapılabilir ve örnek verilebilir ama daha çok yeni vakadır; 2024 yılının Ballon d’Or’unu Manchester City’nin 1.91m boyundaki orta sahası Rodri’nin kazanması yeterli ispattır.
Nitekim geçmiş yılların dominant takımlarına bakıldığında orta sahada mutlaka en az bir adet fiziksel görüntüsü uzun ve/veya kalın bir oyuncu bulunur. 2021 ŞL Finali’nde Guardiola’nın Ilkay, Foden, Silva orta sahası belki biraz ayrı sayılırsa PSG’nin orta sahasının ŞL kazanmış bir benzerini yakın tarihte bulmak zor. Burdaki gelişim ve değişim gözlem odaklı değerlendirildiğinde şöyle denebilir ki, artan fiziksellik baskıların ve ikili mücadele kazanmanın önemini artırdı. Büyük resimde daha güçlü ve daha iyi baskı yapılıyor, teknik kalitesi düşük oyuncular hataya zorlanıyor. Hücum ve savunma geçişlerinin de motiflerinin zenginleşmesi, hatta geçişler odaklı yaklaşımların rağbet görmesi de bununla ilgili. Tüm bunlara mukabil, baskıdan kurtulmanın da önemi arttı. Bunun için teknik kalitesi yüksek oyuncuların derinde kullanımı daha kritik hale geldi.
Nihayetinde 1.72m, diğeri ise 1.74m boyundaki iki çelimsiz süper bücür şu anda dünyanın en iyi takımına önderlik ediyor. Biri Vitinha, takımın oyun lideri. Top ayağına yapışıyor, ayak çabukluğu ve zihin çabukluğu birbiriyle yarışıyor. Sürekli birden fazla opsiyonu cepte tutarak adamı buluyor. Oyun içi hareketliliği pire gibi, durmuyor. Derine geliyor, başka bir orta saha derine indiğinde ileri koşu atıyor. Kafası sürekli hareketli, çok zeki. Ona baskı yaparak hataya zorlamak için riskler almak gerekiyor. Diğeri Joao Neves, daha az gösterişli ama onun da teknik kalitesi müthiş. Vitinha’ya göre daha az risk alıyor ama ona karşı da baskı yapmak çok zor. Sürekli pozisyon değiştiriyor, maçına göre bazen savunma işlerinde bazense gol bölgelerinde daha etkili. Kıdemlisi Vitinha’yı daima rahatlatıyor. Belki Vitinha’nın yaşına geldiğinde oyun repertuvarı genişleyecek. ama esas mühim olan mükemmel teknik kaliteleri.
Oysa her şey başlangıçta bu kadar güzel değildi. Vitinha kötü bir kariyer planlaması ile İngiltere’de varlık gösterememiş bir oyuncuydu. Dünyanın en ünlü menajeriyle de çalışsa, ondaki cevher bir süre yanlış yönetildi ve geç sayılabilecek bir zamana kadar tomurcuk olarak kaldı. Hatta PSG’de papazlar onun çelimsizliğinden rahatsız oldu, Messi tarafından antrenmanda aşağılandı. Ama bazı şeyler bilinemez, anlatısı sonradan kurulur; İngiltere’de geçirdiği sezon onu geliştirdi mi, hiç sanmıyorum. Vitinha’nın nerede ve ne zaman çiçek açacağı, ona çok yakın birkaç kişi hariç herkese sürpriz oldu.
Sürpriz olmayan şeyler de var elbette: Bücürlerin biri Porto, diğer Benfica çıkışlı; sol bek Nuno Mendes ise Sporting. Fabrikalar çalışıyor. Öte yandan kendi pozisyonu bağlamında değerlendirildiğinde Nuno Mendes’in de teknik kalitesi mükemmel. PSG’nin stoperlerini dahi baskıyla tufaya düşürmek çok zor; üçüncü stoper Lucas Beraldo’nun kırk metreye tak tuk attığı toplar savunmadaki takım için heves kırıcı. Elbette paraları çok, alıyorlar ama yine parası çok olup da böylelerini bir araya toplayamayan üst düzey kulüp sayısı az değil. Tabii Luis Enrique’nin teknik kalitesi yüksek bu oyuncu grubuna rakiplerine kıyasla daha özgür, kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri bir oyun oynatması tüm bu hikayenin zemini.
Yine de her zaman büyük resme geri dönmek gerekir. Futbol takımlarında, hele ki üst düzeyde teknik ve fiziksellik bir dengede olmalı. Bekler Nuno Mendes ve Eşref Hakimi’nin fiziksel kalitesi kendi pozisyonları bağlamında çok az oyuncuda var. Keza Kvara’nın savunma yardımındaki sürekliliği, orta sahadaki oyuncuları ve ters kanattakileri rahatlatıyor. Doue çok kuvvetli ve Dembele müthiş bir atlet; her ikisinin de teknik kaliteleri yine en üst seviyede. Bu denge içerisinde Vitinha ışıldıyor, PSG yükseliyor. Teknik kalite rakiplerini ezip geçiyor.
Bir yandan da meselenin Türk futbolu tarafına bakan yönüne gelirsek, fiziksel prezansın ve güç’ün oyundaki önemini yaklaşık olarak 10 yıl kadar geç idrak ettik. Son birkaç yıldır medyada ve bir ölçüde de oyunun aktörlerinin diline yerleştiği üzere fiziksel kalite artışı talep ediliyor, bu sebeple Avrupa’da başarıdan uzak kalındığına dair yorumlar yapılıyor. Elhak, bunların büyük bölümü kısmen de olsa isabetli görünüyor. Temel sorunumuz, özellikle son 15 yılda teknik kaliteye yaptığımız vurgunun “atletizmini kaybetmiş teknik kalite” olmasıydı. Türk futbolunun orijini sokak futbolu ve buradaki özgürlük ile birlikte yüksek teknik kalite odaklı olduğundan olsa gerek, Türkiye’de futbolu belirleyen ortak zihin yapımız daima teknik kalite tarafına odaklıdır. İthalatın giderek arttığı yıllarda da bu miras sürdü, piyasanın bir gerçeği olarak teknik kaliteye aşırı vurgu, uluslararası alanda mücadele düzeyimizi daha da düşürdü. Zira sokaktan gelenler aynı zamanda bıçkındı, mücadeleden kaçmıyorlardı. Rakiplerimize karşı taktik zaaflarımızı böyle tolere ediyorduk. Ama ithal edilen, büyük bölümü yarışmacılığını yitirmiş üst düzey teknik kalite sahibi oyuncularda sürekli benzer patinaj manzaraları yaşandı.
Bu bakışla fiziksel-atletik kalitenin artışına yönelik vurgu, sahada uygulanma düzeyi düşüşe geçmiş teknik kalitenin üst düzey yarışmacı olamayacağına dair farkındalık olarak kuşkusuz anlamlı. Ancak burada yine kritik nokta dengedir; bir oyuncunun salt fiziksel görüntüsüne bakarak negatif değerlendirme yapmak doğru değil. Şu boyda oyuncu olmaz, bu kadar ince oyuncu olmaz… gibi tabirler çocukça görünüyor. Vitinha gibilerin muhakkak bir şekilde farkedileceği iddia edilse de kazın ayağı öyle değil. Oysa takım içi dengeler gözetildiğinde yüksek teknik kalitenin fizikselliği çok rahat yenebildiği futbolun ilk gününden bu yana değişmedi; hatta futbol esasen budur desek dahi abartılı olmaz.
Diğer yandan da yeni anlatı hemen her yerde ezber şekilde ağızdan ağıza dolaştığı için fiziksel kalite vurgusunun Türk futbolunun aşağı çığırlarında olumsuz sonuçları kaçınılmaz. Alt yaş seviyelerinde fiziksel olarak heybetli bir çocuğu vitrine koymak ya da oyuncu grubunu fiziksel yeterliliğe göre seçmek, örnekleri görüldüğünde üzüyor. Bu türden seçimler evrensel futbol ortamında kınanan birer önyargı. Elbette dünyanın her yerinde var, ancak büyük ölçüde kırıldığını söylemek mümkün. Yine de bunlar iyi niyetli birer çaba, çünkü çaresizliğimiz malum. Sokak futbolunun kapanmasından sonra Türk futbolunda teknik kalitenin düşüşü kaçınılmaz bir gerçek, ancak Arda Güler çıkarma kapasitemiz olduğunu gördük. Barış Alper Yılmaz da çıkabiliyor ama bilhassa fiziksel tarafı baskın oyuncularımızın anlamlı ve yarışmacı bir oyuncu grubu yaratabilecek kadar sayıları fazla değil. Türkiye’deki yaşam standartları, kamuoyunun ve kulüplerin yaklaşımı düşünüldüğünde bu türden oyuncuların sayısının fazla olması da mümkün gözükmüyor; en azından kısa ve orta vadede. Dolayısıyla az sayıda ve ağır aksak yürüyen akademilerimizde fizikselliğe vurgu yapılması, bunun kıymetli bir fikirmiş gibi öne sürülmesinin olumlu sonuç vermesi mümkün değil. Futboldaki gerileyişimizin çözümü orada değil. Teknik kalitesi yüksek çocuklar yetiştirmek, çocuklarımıza kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri ortamları sağlamak ve tabii sayılarını artırmak asli niyet olmalı. Bundan sonra ve bununla birlikte fiziksel-atletik olarak onları nasıl daha iyi hale nasıl getirebiliriz, asıl anlamlı konu başlığı bu olabilir.









Yorumlar